Küçükçekmece Mutlu Son Masaj Salonu Leyla

Küçükçekmece Mutlu Son Masaj Salonu

İçinde bir sıkıntı ile öteki zarflara bakıyordu ki sonucunda beklediği telefon geldi. Aslında geç bile Küçükçekmece Mutlu Son Masaj Salonu
kalmıştı, dünkü mevzuşmadan sonrasında daha erken arar, sorar diye bekliyordu ve telefon geciktikçe
huzursuzlaşıp endişeleniyordu. Telefonu olabilecek en tatlı ses tonuyla açtı. Fuat aslabir şey olmamış
şeklinde karşılık verdi.
“merhaba güzelim? Nasılsın?”
“iyiyim canım. Sen iyi misin? Dün için üzgünüm. Iyi mi duymadım telefonunu. Hâlâ takıyorum.”
“iyiyim. Niçin kötü vakasım. Bu mevzuyu mevzuşacağız.

Bugün saat altıda bir işim var, çabuk sonlanır,
saat yedide bana gelebilirsin. Yakınlarda ol, iş erken biterse seni yediden önce de çağırabilirim.”
Yapmacık bir ses tonuyla hızlı hızlı mevzuşuyordu. Sesi oldukca soğukkanlı, didaktik, sanki bir iş
randevusu veriyormuş gibiydi. Uzun telefon mevzuşmalarını hiç sevmezdi. Telefonları
dinleniyormuşçasına telefonla mevzuşurken hep gerilirdi.
“istersen dışarıda buluşalım, birazcık gerilmiş şeklindesin.”
“Benim öyle yerleri sevmediğimi biliyorsun.

Gerginlik sebebim ise başka. Bana ulaştığında
gerginlik falan kalmayacak. Hem bence sen dün yeterince gezdin. Hadi gel, seni öyle mutlu edeceğim
ki…”

Küçükçekmece Mutlu Son Masaj Salonu

Fuat resmen hassas yerinden vurmuştu Mine’yi.
“Tamam, geliyorum. Zaten bizler de birbirimizi çok özledik.”
“Oyuncaklarını da getir o süre. Öpüyorum canım, çok özledim seni,” diye telefonu kapatırken
Fuat Mine’nin onu nasıl uçuracağı hayallerine dalmıştı bile.

Fakat aksilik o ki Mine bahsetmiş olduğuoyuncakları yanına almamıştı.
Öyle bigünü düşleyip, kokluyordu o silikondan minik oyuncağı ve buluşma saatinin bir an önce
gelmesini istiyordu.
Bunu düşündükçe ve kokladıkça kasıklarında bir hareketlenme, bir ısınma fark etti.3
Büyükçe bir salonda tek başına bir süre Boğaz’dan geçen gemileri seyretti Fuat elindeki telefonu
bırakmadan. İhtimal ki, uzak diyarlara giden bir gemiye Mine ile binip hayatında hayalini bile
kurmaya çekindiği şeyleri yapmak istiyordu. Sabahın yedisinde demlediği çay derhal derhal bitmişti.
Kurumuş çay yapraklarının üzerine birazcık soğuk su

koyup o tatsız, bulaşık suyu gibi karışımdan bir iki
yudum aldı. Aslına bakarsan güç bela demlemişti çayı. Bu şekilde şeyler için pek takati yoktu, özen de göstermezdi.